
Günlük yaşamın akışı içerisinde her birimiz için öyle anlar vardır ki, onları hayat boyu hatırlamak isteriz. Çünkü böyle güzel anları arada bir hatırlamak insanın ruhuna ya da benim söylemimle iç sesine neşe ve canlılık katar. Fotoğraflar bunun için vardır. İçinizden bazılarının, “İyi de iyi fotoğraflar için iyi bir makine ya da en azından kamerası kaliteli bir cep telefonu lazım! Dediğini duyar gibi oluyorum. Evet kaliteli bir fotoğraf makinesi ya da cep telefonunun iyi fotoğraf çekmek için avantaj sağladığı doğrudur. Hatta bazı fotoğraf türleri vardır ki, onlar için profesyonel donanımlar kullanılması kaçınılmazdır. Ama yine de hayatın akışı içerisinde sizin de bazı iyi kareler yakalamanız mümkün olabilir:
Her şeyden önce iyi bir gözlemci olmalısınız. Aklınızın bir yerinde her hangi bir anda hazırlıksız çekim yapmanızı gerektirecek güzel bir anla karşılaşabileceğiniz her zaman olmalı. Doğru anı hissettiğinizde makinenizi ve kendinizi hızlı bir şekilde konumlandırmalı ve elinizde mümkün olan en az titreme olmasına dikkat ederek en az beş altı kare çekmelisiniz. Tabi bunu yaparken kadraja nasıl bir kompozisyon girdiğine, ortamdaki ışığın makinenize bulunduğunuz konuma göre nasıl etki ettiğine anlık olarak karar verebilmeniz gerekiyor. Bu konuda fırsat buldukça sık sık denemeler yaparak becerinizi geliştirebilirsiniz. Ama bir an gelecek ve çektiğiniz karelerden nasıl daha iyisini yakalayabileceğinizi sorguladığınızı fark edeceksiniz. Daha iyi kareler yakalamak içinizde bir arzuya dönüştüyse yolunuzun bir fotoğrafçılık kursuna düşmesinin zamanı gelmiş olabilir. Sonuçta deneme yanılmayla bir yere kadar. Güzel anları yakalamanın keyfini yaşamak için bir fotoğraf kursuna katılmaya değer. Bu yazıya 2017 Nisan ayında İstanbul Kadıköy’de çektiğim bir fotoğrafla nokta bırakıyorum. Fotoğraftaki martı o kadar zarif ve o kadar sakin duruyordu ki, gün batımındaki güzelliğini yakalamak için bir an bile tereddüt etmedim. Ortaya teknik açıdan eminim eleştirilebilir yönleri olsa da göze hitap edebileceğini düşündüğüm bu enstantane çıktı. Martının zarafetine atfen fotoğrafa “Gökyüzünden Bir Hanımefendi” ismini verdim.
Konu fotoğrafla hayatın güzel anlarını ölümsüzleştirmekti. Öyleyse bütün okurlar için bir dilekle yazımı sonlandırayım:
” Fotoğraf mı? Hem şansınız bol hem ışığınız dengeli olsun ! “